Şu beklemek yok mu kalbe hançer saplamak gibi.
Ne uzun, ne sabırlı ve ne sonsuz bir zaman eylemidir beklemek!
Hani der ya şair; şeytan bile beklemez bir günahı seni beklediğim kadar...
Beklemek; canın tükenişidir.
Yok sayılmalıdır dünyada bekleyen.
Onun baktığı yer, onun attığı kalp başka yerdedir.
Beklemek kadar büyük bir yürek törpüsü var mıdır gönüle?
Ne azap dolu bir iştir beklemek!
Bazen geleceğini bilerek daha kötüsü belirsizliği beklemek.
Ben bir gün seni beklerken öleceğim.
Korkarım ki hiç öğrenemeyeceksin üstelik bunca hasret kokusuyla özlendiğini.
Güneşi bekleyen ayçiçekleri gibi seni hiç bıkmadan bekleyeceğim.
Bilemezsin ne zordur bekleyene geçmek bilmeyen vakit.
Saatin arsızlığına denk gelirsin.
Yelkovanla akrep bu kadar düşman mıdır birbirine?
Yıllardır peşisıra giderlerdi oysa!
Seni beklerken kaybediyorum şu ufacık aklımı.
Gündüz de karanlık bana güneşe rağmen.
Delirmemek elde değil birini beklerken; gel gör ki onu bile beceremiyorum.
Beklemenin zulmünü bekleyen bilir.
Kan ter içinde bir savaş verirsin bazen koltuğun üstünde, bazen yatağında.
Neye sarılsan beklediğine sarılmanın özlemini gidermez.
Burnunun direği sızlar aklına düşünce...
Burnunun direğinin sızlamasının sadece bir deyim olmadığını o zaman öğrenirsin.
Uzun bekleyişlerde gözyaşı olmaz.
Çünkü o gözyaşlarını çok önceden tüketirsin.
Kan damlar yüreğinden, dışarıdan bakan anlayamaz.
Ben seni; bir gece yarısı edilen duaya cevap gibi, yağmura susamış toprak gibi bekliyorum.
Seni beklerken yaşlanacağım.
Beyazlar düşecek saçlarıma, gözümün kenarındaki çizgilere bakıp kahrolacağım.
Ömrüm geçip gidecek yokluğunun kıyısında.
Seni beklemek cehennem gibi kavuruyor tüm bedenimi
Ama biliyorum ki vazgeçmeyeceğim.
Yanacağım bu ateşlerle
ve gün gelecek yüzümde yokluğuna bile razı olmanın tebessümüyle öleceğim.